Kuşadası Otelleri
Gizli Fiyatlarımızla daha çok kazanın
Gizli Fiyatlarla anında kazanç fırsatı
Kuşadası Otelleri
Tüm gün denize girip sahilde güneşlenmek formülünden şaşmadan geçirmek yerine arada birkaç yürüyüş turuyla Kuşadası’ndaki tatilinizi çeşnilendirmek isterseniz görülecek çok yer olduğunu hemen belirtelim. Güneşin ve masmavi Ege sularının cazibesine biraz karşı koyup bulunduğunuz körfeze adını veren Güvercin Adası’ndan Kuşadası turunuza başlayabilirsiniz. Bir mendirekle karaya bağlanmış olan bu küçük adada Bizans döneminde inşa edilen ve diğer adalardan gelebilecek olası saldırılardan korunmayı sağlamış bir kale bulunmaktadır. Halk arasında Korsan Kalesi olarak anılan bu kale kısa bir süre önce restore edilmiş ve hizmete açılmıştır. Güvercin Adası’nın biraz ilerisinde uzanan ve ikinci bir yarımada olan Neopolis veya Yılancı Burnu’nun Kuşadası’nda İyonlar tarafından kurulduğu ve bölgedeki ilk antik yerleşim yeri olduğu sanılıyor, ancak ne yazık ki birkaç duvar kalıntısı dışında bu antik kentten günümüze ulaşan bir eser bulunmuyor.
Kuşadası’nın antik tarihinin izini sürmeye devam etmek isteyenler Kuşadası ve çevresinde çok önemli kalıntılara rastlamayacaklardır. Ancak elde edilmiş bilgiler ışığında tatilinizi geçirdiğiniz bu beldenin antik tarihi hakkında fikir edinmek isterseniz, Pygela’dan başlayabiliriz. Bugün Kuştur Tatil Köyü'ne ait eklentilerin yer aldığı tepede kurulmuş bir antik yerleşim yeri olan Pygela’nın dünyanın ilk sağlık şehirleri arasında yer aldığı düşünülüyor. Benzer amaçlarla İzmir’de de kurulan bu şehirlerde Argos Kralı Agamemnon, uzun süren Truva savaşları esnasında yaralanan ya da dinlenmesi gereken askerlerini bu şehirlere gönderir, ayrıca savaş gemilerini de bu kentlerde onarırmış. Bölgedeki şifalı sular nedeniyle kentlerin burada kurulduğu düşünülüyor. Ne yazık ki kayda değer bir kalıntı bulunmuyor. Güzelçamlı sınırlarında kalan Panionion da Davutlar yolu üzerinde, birkaç yüz metre içeride kalır. İyonya Konfederasyonu’na bağlı on iki İyon kentinin merkezi, ayin ve törenlerin yapıldığı yerdir burası. Ancak siz kulaklarınızda hala antik çağlardan fısıltılar duyuyor ve görevinizi henüz tamamlamadığınızı hissediyorsanız, milattan önce 4000’li yıllara dek uzanan, antik dünyanın bilim, sanat ve kültür merkezi sayılan ve sadece yarım saat mesafede bulunan Efes Antik Kenti’ne gitmeniz gerekir. Çünkü ancak bu şekilde tanrılar sizin Magnesia Kapısı’ndan kente girdiğinizi, Odeon’u ve Mısır Tanrıçası adına yapılan İsis Tapınağı’nı gördükten sonra, Domitianus Meydanı’nı geçip Nike Kabartması’na dokunduğunuzu, Memnius Anıtı’nın önünde durduğunuzu görüp fısıltılarını keseceklerdir. Bundan sonra üzerinizdeki o tuhaf huzursuzluktan arınmış ve rahatlamış olarak Zafer Kapısı’ndan geçebilir, Roma hamamlarını, Trianus Çeşmesi’ni ve Hadrian Tapınağı’nı gezebilir, mermer caddeden yürüyüp Celcius Kütüphanesi’ne geldikten sonra nihayet Efes Antik Tiyatrosu’na girebilirsiniz.
İşte şimdi muzaffer bir edayla otelinize geri dönerken gülümsüyorsunuz ve tanrılar neden gülümsediğinizi çok iyi biliyor.